Aileler Cinsel İstismarla Yüzleşmek İstemiyor, Olan Çocuklara Oluyor!

Psikolog Cemre Soysal, cinsel istismar meselesiye yüzleşmemenin mağdur çocukları daha da travmatize ettiğini belirterek, “Bu durum toplumsal bir vaka olarak gözlemlenmeli. Aileler yüzleşmek istemiyor, olan çocuklara oluyor. Tecavüz akıl almaz boyutta örtbas ediliyor, normalleştiriliyor” dedi. Soysal’a göre istismarcı kişilerin cezalandırılması ve bunun kamuoyunda paylaşılması mağdurların sonraki ruhsal durumları için büyük bir önem teşkil ediyor. Psikolog Soysal ise cinsel şiddete maruz kalan çocukları ve istismarın toplumdaki yansımasını konuştuk. Çocuk istismarı vakaları genelde nasıl ortaya çıkıyor? Çocuğunun istismara uğradığını fark edip gelen aile sayısı çok fazla değil. Genelde hırçınlık, uykusuzluk ya da davranışlarda gariplik gibi şikayetlerle geliyorlar. Yapılan değerlendirmelerde çocuğun çizdiği bir resim ya da anlattığı hikayedeki bir tuhaflık bazen olayı anlamamızı sağlıyor. Bazı durumlarda bunu aileye belirttiğimizde aile istismar olasılığını görmezden gelmeye çalışıyor. Bazıları ise terapilerin çocuğun iyiliği için devam etmesini istiyor. Bir keresinde bir baba yana yakıla kızını getirdi. Kız öfke nöbetleri geçiriyordu, davranış sorunları vardı. Baba çok üzgün ve çok panik haldeydi. Kız babasından şiddet gördüğünü söyledi lafın arasında. Sonra şiddet konusunu açtığımda babasının kızı istismar ettiği ortaya çıktı. Koku, pislik, yapış yapış, nefret gibi kelimeler çıktı. Ben bu durumu anneye açıklamaya çalıştım. Ne oldu dersiniz? Anne inkar etti! Böyle bir şey olamayacağını söyledi. Aileler yüzleşmek istemiyor, olan çocuklara oluyor. Ama o kız kurtuluşun kendinde olduğu keşfetti. Okulunu bitirdi, çalışmaya başladı. Ailesinden ayrı bir hayat kurdu. Durumdan haberdar olan ebeveynler arasında sessiz kalmayı seçenlerin motivasyonu ne oluyor? İstismarın büyük çoğunluğu aile içinden ya da aileni yakın tanıdıklarından oluyor. Bu durum toplumsal bir vaka olarak gözlemlenmeli. O aile sadece bireysel karar vererek sessiz kalmayı tercih etmiyor. Toplumda da istismara uğramış olan kişinin dışlanması söz konusu olduğu için aile çocuğunu korumak adına sessiz kalmayı tercih edebiliyor. “Elalem ne der” diye düşünüyor aileler. Bir diğer sessiz kalma sebebi de ailedeki bütün dinamiklerin yerinden oynayacak olması. Örneğin bir kuzen diğer kuzene tecavüz ettiyse bunun ortaya çıkması birkaç aileyi birden etkiliyor. O sebeple mağdurdan tüm ailenin dağılması tehlikesi sunularak susması isteniyor. Konuyu açmazlarsa zaman içinde unutulacağını, konunun kapanacağını düşünen aile de oldukça fazla. Çocuklar istismar vakası başlarına geldikten sonra korunmak ve güvende olduklarını bilmek istiyorlar. Ailesi duruma göz yuman çocuklar ailelerini affetmekte çok zorlanıyor. Annesinin ailenin kaosa sürükleneceğini öne sürerek susmasını istediği bir kızla yaptığımız çalışmada tecavüzün kendisinden ziyade annesinin göz yummasını çalıştık. “Annem bunun olacağını tahmin etmeliydi. Beni göz göre göre oraya yolladı. Söylediğimde de sesini çıkartmadı” diyordu. Tacize veya tecavüze maruz bırakılmış bir çocuk, psikolog ile yaptığı görüşmede yaşadıklarını ifade ederken nasıl zorluklar yaşıyor? Elbette çok zorlanıyor. Kendi talebiyle gelen, bu kötü anıyı aşmak için gelen danışan bile anlatırken çok zorlanıyor. Kimi çocuk olaydan hemen sonra geliyor. Onların anıları daha taze olduğu için anlatacakları daha fazla oluyor. Benim gözlemlediğim, en zorlanan kesim olayın üzerinden geçtikten sonra bu konuyu çalışmaya başlayan çocuklar. Olay hakkında hatırladıkları onları müthiş rahatsız ediyor ama bir şekilde hayatları devam etmiş. “Haydi, geçmişe dönüyoruz” dediğinizde travmayla yeniden yüzleşmek zor oluyor. Unuttukları detayları hatırlamaktan korkuyorlar. Ama bunlar halının altına süpürülmüş pislik gibidir. Tam temizlik yapmadığınız sürece size kendini hep hatırlatır. Cinsel istismar mağduru çocuklar, yaşadıkları şiddete ne gibi tepkiler veriyorlar?  İstismar, travmatik bir olaydır. Cinsel istismara maruz kalmış çocuklarda sıklıkla Travma Sonrası Stres Bozukluğu belirtileri verirler. Fiziksel ve duygusal belirtileri görülebilir. Fiziksel olarak kalp atışlarında ve nefes alıp vermede hızlanma, terleme, sindirim sisteminde hareketlenme, kaslarda gerginlik, yorgunluk, uykuya dalmada güçlükler, vücudun değişik yerlerinde ağrı ve acı, iştahta değişiklikler, mide bulantısı görülebiliyor. Duygusal olarak ise korku, öfke, suçluluk, utanç, çaresizlik, ümitsizlik, duygusal uyuşukluk gibi duyguları yoğun bir şekilde yaşayabilirler. Hocası tarafından tecavüze uğrayan bir kız çok korkuyordu. Olayları herkese anlatmıştı ve adam deşifre olmuştu. Olayların kendisinde yarattığı tahribatı çalışamıyordu çünkü en büyük korkusu tecavüzcünün kızı bulup daha fazla zarar vermesiydi. “Eğer beni bulursa tecavüzden beter eder” diyordu. Tecavüze uğrayan bir çocuğu ‘suç’u kendisinde aramaya iten etkenler neler? Bu çok sık karşılaştığımız bir durum. Üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen hala suçu kendinde arayanlar var. Çocuklar yetişkin dünyasında yaşıyorlar. Yani kendileri için tasarlanmış bir dünyada değil, büyüklerin doğruları bildiği ve öğrettiği bir dünya burası. Bu dünyada genelde yanlış yaptıkları için azarlanan çocuk olur. Tecavüz travmasını anlamlandırmaya çalışan çocuk, bilişsel olarak bir sebep aramaya başlar. Bunu bilinçli yapması da gerekmez. Beynimiz olaylara yorumlar katar. Bu korkunç olayı da çocuk kendi suçu gibi görmeye başlayabilir. Hele de olayı anlatmaya çalıştığı yetişkinlerden “Peki sen ne yaptın?” ya da “Neden kaçmadın?” gibi sorular duyarlarsa suçluluk duyguları daha da artar. Burada istismarcılara da değinmek gerekiyor. İstismarcı, çocuğun olayı garip görmemesi için genelde “Oyun oynuyoruz” ya da “Seni seviyorum”, “Masaj yapıyorum” gibi yalanlar söylüyor. Eğer travmanın üzerinden uzun zaman geçerse, mağdur kişi “Ben bu yalanlara nasıl kandım?” diyerek de kendini suçlamaya başlayabiliyor. Ama olayın en öneli noktası şu: Bir çocuk kendini koruyamaz. Onu koruma görevi yetişkinlerindir. Ona zarar veren kişi de tartışmasız suçludur. Bir psikolog olarak toplumun ‘tecavüz’ kelimesinin ağırlığını algılayabildiğini düşünüyor musunuz? Bugün toplumsal olaylara, çıkan haberlere baktığımda tecavüzün akıl almaz boyutta örtbas edildiğini, normalleştirildiğini görüyorum. Neredeyse gelenekselleştirilmiş bir durum var. Bundan sadece kız çocukları değil, erkek çocukları da çok ciddi oranda etkilenmektedir. Sadece tecavüz değil, her türlü cinsel ve duygusal istismarın karşısında durmalıyız. Çocuklar karar alma yetisine ya da kendilerini koruyabilme becerisine sahip değildir. Türkiye’nin de taraf devlet olarak imzaladığı Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin üçüncü maddesi çocukların korunmasının devlet organları tarafından da temin edilmesi gerektiğini vurguluyor. Cezalar her zaman caydırıcı olmuştur. O sebeple tecavüzle ilgili davaların sonuçlarının ağır olması gerekir. Türkiye’de cinsel istismar mağduru çocuklara verilen psikososyal destek yeterli mi? Psikososyal desteğin verilebilmesi için çocukların ya da ailelerin öncelikle bu kurumlara ulaşması gerekmektedir. Ama önceden bahsettiğimiz gibi çoğu aile konuyu konuşmamayı tercih ediyor. Eğer onlar ulaşmak isterlerse destek olabilecek özel ya da devlete bağlı kurumlar mevcut. Cinsel şiddet yaşayan bir çocuğun ‘iyileşme’ ya da ‘normalleşme’ sürecine girmesinden bahsedilebilir mi? Eğer terapatik bir destek alırsa evet, elbette mümkün. İyileşmeden kastımız travmatik olayı unutmak değil, onu hatırladığında ortaya çıkan fiziksel, duygusal ya da bilişsel semptomlardan kurtulmaktır aslında. Biz en çok Dünya Sağlık Örgütü’nün de kabul ettiği bir yöntem olan EMDR yöntemini kullanıyoruz. Bu yöntemle, kişinin olumsuz anıyla çalışması sağlanıyor. O anıya yüklediği tüm olumsuz duygular, düşünceler, beden duyumları ortaya çıkartılıyor ve temizleniyor. Örneğin “Bu benim suçum” diyen genç, EMDR seanslarındaki çalışmalardan sonra artık olayı hatırladığında “Hepsi geride kaldı, şimdi güvendeyim” diyebiliyor. Travmayı tam olarak üzerlerinden attıklarında yeniden doğmuş gibi hissediyorlar. İstismar mağduru bir çocuk hayatının geri kalanını nasıl devam ettirebiliyor? Eğer bir destek almamışsa çok zor devam ettiriyor. İç hesaplaşması sürekli devam ediyor. İnsanlara güvensiz oluyor. Çünkü düşünsenize, en güvendiği insanlar onu korumamış. Onlar bile bana bunu yaptığına göre başkaları ne yapar demeye başlıyor. Kendini kirlenmiş ve mahvolmuş hissedenler de çok fazla. Aşırı çekingen ya da çok agresif kişilikler de ortaya çıkabiliyor. Şunu vurgulamakta fayda var, hangi yaşta olursa olsun kişi istismar travmasını omuzlarında taşır. Bunun üstesinden gelebilmesi kişisel gayretiyle değil, bir uzman yardımıyla olmalıdır. Bu desteği almış kişiler hatırladıkları istismar travmasına karşı duyarsızlaşır ve hayatlarını daha sağlıklı devam ederler. Travma yaşamış bir insanın travmasının sürekli tetiklenmesi demek, o kötü olayı tekrar tekrar yaşaması demektir. Bu sebeple, istismarcı kişilerin cezalandırılması ve bunun kamuoyunda paylaşılması mağdurların sonraki ruhsal durumları için de büyük bir önem teşkil ediyor.
Benzer Videolar