Asıl adı Yusuf Bin İzzeddin olan ve Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin öğrencisi ile aşçısı olarak bilinen Ateşbaz-ı Veli’nin türbesi, Konya’nın Meram ilçesinde ziyaretçilerini ağırlıyor. Selçuklu mimarisiyle inşa edilen türbe, özellikle Şeb-i Arus dönemlerinde binlerce kişinin uğrak noktası oluyor.
TÜRBEDARLIK, AYNI AİLENİN EMANETİ
Ateşbaz-ı Veli’nin 1285’teki vefatının ardından yapılan türbenin bakımı, yüzyıllardır aynı ailenin fertleri tarafından üstleniliyor. Türbedarlık geleneği, resmi kayıtlardan da eskiye uzanan bir hizmet anlayışıyla sürdürülüyor.
TUZ İKRAMI GELENEĞİ SÜRÜYOR
Türbeyi ziyaret eden ve Mevlana’nın Ateşbaz-ı Veli için ettiği duayı bilenler, yanlarında getirdikleri tuzu bırakırken, türbeden de bir miktar tuz alıyor. Bu tuzun, Mevlana’nın duasının bereketini simgelediğine inanılıyor.
“NİYET, PAYLAŞMAKTIR”
Türbenin bakımını üstlenen Hüseyin Bekleyiciler, bu geleneği annesi ve ablasından devraldığını belirterek, türbedarlığın bir nasip işi olduğunu söyledi. Türbede doğup büyüdüğünü anlatan Bekleyiciler, ziyaretçilere hem Ateşbaz-ı Veli’yi anlattıklarını hem de tuz ikram ettiklerini ifade etti.
MEVLANA’NIN DUASI VE TUZUN HİKAYESİ
Mevlana’nın Ateşbaz-ı Veli’ye hitaben yaptığı duayı aktaran Bekleyiciler, “Mevlana, ‘Bugünkü yemekler odun ateşiyle değil, aşk ateşiyle pişmiş’ der. Bu duadan sonra ‘Ateşbaz’ ismiyle anılır. Mevlevilikte Ateşbaz makamı en üst makamlardan biridir. Mevlana’nın duasında, ‘Senin tuzundan alan huzur bulsun’ ifadeleri yer alır. Bunun üzerine Ateşbaz-ı Veli, ‘Bir kazan yemekte bir çimdik tuzum olsun’ der” diye konuştu.

“TUZU BİLENLER GETİRİR, BİLMEYENLER GÖTÜRÜR”
Asıl önemli olanın tuz değil, niyet olduğunu vurgulayan Bekleyiciler, geleneğin özünü şu sözlerle anlattı:
Tuzu bilenler getirir, bilmeyenler götürür. Buradaki kural paylaşmaktır. Sizin getirdiğiniz tuzu bir başkası alır. Böylece hem hayır işlemiş hem de hayra vesile olmuş olursunuz. Biz de bu hizmeti Allah rızası için, aynı edep ve anlayışla sürdürmeye çalışıyoruz.
Asırlardır devam eden bu gelenek, Ateşbaz-ı Veli Türbesi’ni yalnızca bir ziyaret noktası değil, paylaşmanın ve maneviyatın simgesi haline getiriyor.
