Çocuklarınıza, eskilerin dilinden düşürmediği;
“Baban eve dönene kadar bekle” veya “Keşke biraz daha kardeşin gibi olsaydın” gibi geleneksel ifadeleri artık kullanmadığınızı biliyoruz. Ancak etrafta kendi iyiliğiniz ve çocuğunuzun iyiliği için kaçınmanız gereken, daha az belirgin onca laf var ki;
Araştırmalar gösteriyor ki, çocuğunuzun üstesinden geldiği her beceri karşısında “Aferin kızıma!” ya da “Seni tebrik ediyorum!” gibi laflar sarf ettiğinizde, çocuğunuz kendi motivasyonu yerine, sizin onayınıza bağlı vaziyette hareket etmeye başlıyor. Onu öven sözleri gerçekten hak ettiğinde kullanın ve olabildiğince spesifik olun; “Harika bir iş çıkardın!” yerine “Bu çalışmada parçaları keserken ne kadar dikkatli ve titiz davrandığını gördüm, seni tebrik ederim” daha etkili bir motivasyon sağlar.
Çalıştıkça ve denedikçe çocuğunuzun becerilerini daha da geliştireceği bir gerçektir. Ancak ona sarf ettiğiniz bu laf, çocuğunuzu başarması ya da üstesinden gelmesi gereken şeyler hakkında baskı kurabilir. Bu lafla beraber ona “Hata yapıyorsan üzerinde yeterince çalışmamışsın demektir” mesajı vermektedir. Uzmanlar, çocukların “Acaba nerede ne yanlış yapıyorum? Neden hala yapamıyorum?!” diye diye kendilerini hırpaladıklarını belirtirler ve “başarmanın” yerine “sıkı çalışmaya” cesaretlendirilmesi gerektiğini önerirler. Böylelikle, sonuca değil sürece odaklanan çocuklar, gelişimlerine tanık olup kendileriyle gurur duyarlar.
Çocuğunuz dizini sıyırıp göz yaşlarına boğulduğunda siz iç güdüsel olarak kötü bir şey olmadığı konusunda çocuğunuzu rahatlatmak isteyebilirsiniz. Ancak, iyi olduğunu söylemek onu daha kötü hissettirebilir çünkü çocuğunuz ağlıyorsa kendisini iyi hissetmiyor demektir. “Sizin göreviniz onun kendi duygularını önemsememesini sağlamak değil, onları anlamasına ve başa çıkmasına yardımcı olmaktır” diyen uzmanlar çocuğunuza sarılmanızı ve onun duygularını onayladığınızı belirten “Gerçekten kötü bir düşüştü..”gibi bir cümle kurduktan sonra yara bandı veya öpücük (her ikisi de olabilir) isteyip istemediğini sormanızı önerirler.
Çocuğunuz kahvaltıda oyalanabilir, henüz tam anlamıyla başaramıyorsa da bağcıklarını kendi bağlamak isteyebilir ve bu arada okula geç kalmamak için acele etmesi gerekiyor olabilir. Onun daha hızlı hareket etmesini baskılamak onun fazladan streslenmesine sebep olmaktadır. Onun yerine söyleminizi yumuşatıp;
“Haydi biraz acele edelim!…” gibi ikinizin aslında aynı takımda olduğunuzun mesajını veren bir cümle kurun. Hatta hazırlanmayı bir oyun haline getirebilirsiniz:
“hadi bakalım, ilk başta pantolonunu kim giyecek?”
Kilo vermeye mi çalışıyorsunuz? Bunu kendinize saklayın!… Her gün tartıya çıktığınızı gören ve kilolarınız hakkında konuştuğunuzu duyan çocuğunuzun zihninde vücut ve beslenme üzerine sağlıksız bir tanım gelişebilir.
“Tatlı yememek için kendimi zor tutuyorum” veya “Sebze yemekten sıkıldım” yerine;
“Sağlıklı besleniyorum çünkü kendimi iyi hissettiriyor” demek daha doğrudur. Aynı yöntemi spor faaliyetleriniz için de uygulayın; “Yürüyüşe çıkmam lazım” şikayet ediyormuşsunuz mesajı verebilir. Onun yerine “Dışarısı çok güzel gözüküyor. Ben bir yürüyüşe çıkacağım..” demeniz onu da motive edip size eşlik etmesini sağlayabilir ve ileriki yıllarda spora ve sağlıklı beslenmeye karşı önyargısı olmaz.
Çocuğunuz en son çıkan oyuncak için yalvarırken kolaylıkla bu kusurlu tepkiyi veriyor olabilirsiniz. Bunu yapıyor olmak çocuğa finansal durumunuz üzerinde bir kontrolünüz olmadığı mesajını verip çocuğunuzu korkutabilir. Bunu söyledikten sonra eviniz için masraf yaptığınızı gören çocuklar haklı olarak daha talepkar davranabilirler. Onun yerine aynı fikri savunan alternatif bir yol deneyin ve “Onu almayacağız çünkü paramızı daha önemli şeyler için saklıyoruz” şeklinde açıklayın. Eğer çocuğunuz devam ederse, tasarruf ve para idaresi hakkında konuşmak için harika bir başlangıç noktası yakalamış olursunuz.
Bu uyarı, ufak çocukların kavraması için zor bir kavramdır. Kişiyi tanımıyor olsa da, kişi çocuğunuza iyi davrandığı sürece çocuğunuz onu “yabancı” olarak düşünmeyebilir. Ayrıca çocuklar bunu tamamen yanlış anlayıp zor zamanlarda bir polis memurunun ve itfaiyecinin yardım etmesine direnebilirler. Çocuğunuzu yabancılara karşı uyarmak yerine ona bir takım senaryolar anlatıp, onun ne yapacağını sorun;
“Eğer yanına bir adam gelse ve sana şeker ikram etse veya seni eve bırakacağını söylerse ne yaparsın?”. Onu dinledikten sonra yapılacak doğru şeyin ne olacağı konusunda ona rehberlik edin. Çoğu çocuk kaçırma vakasının çocuğun daha önceden tanıdığı birileri tarafından gerçekleştiği göz önünde bulundurulduğunda ise daha genel bir ifade kullanmak faydalı olacaktır;
“Eğer birisi senin üzüntü, korku hissetmeni sağlıyor veya kafanı karıştırıyorsa bana derhal söylemelisin”
Oyun parkında çocuğunuz bir yere asılmış sallanırken onu uyarırsanız düşmesi daha yüksek ihtimaldir. Çünkü sizin sözleriniz onun ilgisini dağıtacak ve yaptığı işe konsantrasyonu azalacaktır. Eğer tedirgin hissediyorsanız ona olabildiğince yakın ama sessizce durun ki düştüğünde onu hemen fark edebilin.
Bu ifadeyi kullanmak çocuğun algısında tatlının (ödülün) değerini yükselterek, yemeğin kendisinin değerinin azalmasına sebep olur. Yani başarmak istediğinizin tam tersi. Şu cümlelerle vermek istediğiniz mesajı verebilirsiniz;
“Önce yemeğimizi yiyoruz ve ardından tatlımızı yiyoruz”. Üslubunuzu değiştirip, vermek istediğiniz mesajı gizliden verirseniz çocuğunuzun üzerinde daha büyük bir etkisiolacaktır.
Çocuğunuz oyuncak bloklarından bir kule inşa ederken veya puzzle yaparken bocalıyorsa ona yardım etmek istemeniz çok normaldir. Ama etmeyin! Eğer yardım etmek için çok erken davranırsanız onun özgürlüğünü baltalamış olursunuz. Onun yerine yaşadığı sorunu çözecek sorular yöneltin; “Sence büyük parça mı en aşağıda olmalı, küçük parça mı? Neden öyle düşündün? Haydi bir de öylesini dene bakalım”
GÜNCEL
17 Kasım 2024GENEL
17 Kasım 2024KIBRIS
17 Kasım 2024GÜNDEM
17 Kasım 20243. SAYFA
17 Kasım 20243. SAYFA
17 Kasım 20243. SAYFA
17 Kasım 2024