COVID-19 ile mücadelede hala en önemli silah aşılanma ve bireysel korunma

COVID-19’la mücadelede aşı son derece önemli bir silah. Araştırmalar, aşısız kişilerin virüse yakalanma oranını yüzde 80, aşılılarda ise yüzde 20 seviyelerinde gösteriyor. Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalından Prof. Dr. H. Kaya Süer, Covid-19 salgını boyunca onlarca mutasyonla karşı karşıya kalınacağını, en büyük korunma silahını ise aşılanma ve bireysel korunma yöntemlerinin oluşturacağını söylüyor. Prof. Dr. H. Kaya Süer aşıya karşı defansif tavırlar içerisinde olan kişilerin bu durumu gözardı etmemesi gerektiğine dikkat çekiyor.

Maske mesafe ve hijyen kurallarından uzaklaşılıyor

Ülkemizde her gün açıklanan pozitif vaka sayılarında yerel bulaşın yükseklişi dikkat çekiyor. Bu yükseliş ise kişilerin davranışları ile ilişkilendiriliyor. Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalından Prof. Dr. H. Kaya Süer, toplum tarafından önemi bilinmesine rağmen maske, mesafe, hijyen kurallarının uygulanmadığını, bu kurallara uygun hareket etmenin ise toplum sağlığı açısından önem arz ettiğini hatırlatıyor.

Aşılı kişilerde hastalık hafif semptomlarla seyrediyor

Prof. Dr. H. Kaya Süer virüs ve varyantların seyrine ilişkin ise şöyle devam ediyor; “Ocak-Şubat aylarında %70 oranında daha bulaşıcı özelliğe sahip COVID-19 İngiliz varyantının adamıza girişiyle vaka sayılarında artış yaşanmıştı. Temmuz ayında ise Delta varyantının adada olduğu tespit edildi. Aşılamaya bağlı olarak hastalık semptomlarının hafif seyrettiğni söyleyebiliriz. PCR test sonuçları pozitif saptanan aşılı hastalarda üst solunum yolu enfeksiyonları, hafif kas eklem ağrıları, hafif öksürük gibi basit semptomlar gözlemliyoruz. İleri yaştaki ve kronik hastalıkları bulunan kişilerde ise daha ağır seyredebiliyor.”

Kötü senaryo, kolay bulaşan insan hayatını tehdit eden bir varyantla karşı karşıya kalmak.

Binlercesi arasında bilim insanları tarafından takip edilen dikkat çekici varyantlar olduğunu söyleyen Prof. Dr. H. Kaya Süer, kolay bulaşan, fakat hasta edebilme kabiliyeti çok yüksek ve insan hayatını tehdit edici boyutta bir varyantla karşılaşmanın da olası bir senaryo olduğuna dikkat çekiyor. Virüsten korunmanın önemini ise şu sözlerle vurguluyor; “Aşılamada en az %70 oranına ulaşılana kadar standart koruyucu önlemlere uymak çok önemli. Bugün hala aşılamada gidecek yolumuz var. İsrail dünya üzerinde nüfusunun çoğunluğunu aşılayan ülkelerden biri. Buna rağmen yeni varyantlarla başa çıkkmakta zorlanıyorlar. Bu yüzden hem aşı hem de korunma büyük önem taşıyor.”

Testi pozitif çıkmış kişilerin yaklaşık yüzde 80’i aşısız

Dünyada aşı karşıtı gruplar bulunduğuna da dikkat çeken Prof. Dr. Kaya Süer, “Literatüre bakıldığında kızamık, kızamıkçık, su çiçeği, çocuk felci gibi çocukluk döneminde yapılan aşılara karşı defans gösteren gruplar olduğu görülüyor. Korunması mümkün bir hastalık, aşı karşıtlığı nedeniyle yaşamı başedilmesi zor hale getirebiliyor. Bir çocuk buna karar veremeyebilir. Ancak bunun sorumlusu aşıyı yaptırmayan ebeveynlerdir.” değerlendirmesini yapıyor.

Veriler aşı yaptıranlarla yaptırmayanların hastalığa yakalanma oranları arasında büyük fark olduğunu gösteriyor. Testi pozitif çıkmış kişiler arasında aşısızların oranı %80 civarında seyrederken, aşılı kesimin %20 civarında olduğu gözlemleniyor. Prof. Dr. H. Kaya Süer aşıya karşı defansif düşünceye sahip kişilerin durumu yeniden gözden geçirmesi gerektiğine dikkat çektiği açıklamalarına şöyle devam ediyor; “Ne yazık ki, belli gruplar hala aşılanmama eğiliminde. Aşının bireysel ve toplumsal önemini önemle vurgulamak istiyorum. Araştırma sonuçlarının, vakaların en az %80’inin aşısız kişilerden oluştuğunu gösterdiğinin unutulmaması gerekiyor.”

Aşılı olsalar bile kişilerin koruyucu tedbirleri uygulamaya devam etmesi gerekiyor

Ülkemizde çok farklı aşılar uygulanıyor. Yapılan çalışmalar ise aşılar arasında ciddi bir fark olmadığını gösteriyor. Prof. Dr. H. Kaya Süer, aşıların varyantlara karşı koruyuculuğuna ilişkin şunları söylüyor; “Alman Pfizer-Biontech aşısının daha koruyucu olduğu ile ilgili yayınlar bulunuyor. Diğer aşı türlerinin bu varyantlara karşı hastalığı kontrol edebilme oranları Biontech oranlarına göre daha düşük olmakla beraber var olduğunu biliyoruz.  Öte yandan hiçbir aşı tüm varyantlara karşı koruyucu değildir. Bu nedenle bilinen standart korunma yöntemlerine uyulması, aşılı olsalar bile kişilerin koruyucu tedbirleri uygulamaya devam etmesi gerekiyor.”

Adada şu anda İngiliz varyantı hakim

Ülkemizde Ocak ve Şubat aylarında saptanan İngiliz varyantından sonra Delta varyantının varlığına ilişkin açıklamalar gelmişti. Bugün hala adamızda İngiliz varyantının hakimiyet sürdüğünü ifade eden Prof. Dr. H. Kaya Süer; “Yeni varyantlarla karşılaşmamız muhtemeldir. Bizler yeni varyantları izleyip değerlendirmeye devam ediyoruz. Beklentimiz, çok kolay bulaşan ama çok hafif seyreden, yaşamı tehdit etmeyen, nüfusun büyük oranının hastalıkla tanışmasını sağlayacak ve kendi kendini kontrol altına alabilecek bir varyantın ortaya çıkması yönünde. Geçmişte viral enfeksiyonlarda bunun örneklerine rastlanmıştır.” diyor.

Prof. Dr. H. Kaya Süer; “Nüfusun aşılanma oranı ne kadar artarsa, hastalığı kontrol altına alma şansı da aynı ölçüde artacaktır.”

Aşıların yan etkilerine de değinen Prof. Dr. H. Kaya Süer; “Aşılara bağlı yan etkilerin oldukça minimal olduğunu gözlemliyoruz. Dolayısıyla herkesin aşılanmak üzere aşı merkezlerine gitmesini öneriyorum. Nüfusun aşılanma oranı ne kadar artarsa bu hastalığı kontrol etme şansımız da o ölçüde artacaktır.” diyor.

Benzer Videolar