Mafyatik medya kalemşörlüğünde altıncı kol faaliyetleri
Türkiye ve KKTC basını öylesine kirlendi ki önce at izi it izine, sonra it izi çakal izine karıştı, artık medya dünyamızda at izini filan görmek resmen hayal oldu.
Şimdi Türkiye ve Kıbrıs medyasının yeni modası ipini koparan mafya bozuntusu tiplerin internet gazetesi çıkararak, mafyatik işlerinde kendilerine takoz koyan, kendilerini tokatlayan polisleri hedefe almak ve atabildikleri kadar çamur atmak, vurabildikleri kadar bel altı vurmak.
Önce Halil Falyalı’nın bir borç harç darb meselesinden dolayı tutuklanmasını fırsat bilerek, Halil Falyalı’nın sivil bir atış poligonu olan Taşkent poligonunda parasını kendisinin ödediği bir silahla atış yaparken çekilmiş eski bir fotoğrafını yayınladılar, altına da Falyalı Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait silah ve mühimmatla askeri atış alanında atış yapıyor, buna kim izin veriyor, TSK Falyalı ile hangi tür ilişkiler içinde diye sorguladılar.
Tabi ki olayın aslı astarı yoktu, tamamen iftira amaçlı bir haberdi, habercilik yapacak diye çirkeflik yapanın da kim olduğu, kimlerin tetikçisi olduğu sapına kadar belliydi, ama gel gör ki taktik aynı taktik, son yıllarda medyada bolca türeyen tetikçilerin çamur at izi kalsın taktiği…
Ondan önce Polis Genel Müdürü Ahmet Soyalan mafyatik medya cambazlarının uzaktan kumandalı bazı tetikçileri tarafından sürekli saldırıya uğruyordu.
Bazıları mahkemelik olunca, sesleri kesildi.
Şimdilerde ise Türkiye’de yayın yapan birkaç internet gazetesi müsveddesi Güzelyurt Polis Müdürü Zafer Zaifer’i hedef almaya ve düpedüz iftira ve karalama amaçlı olarak hem kendisine hem de ailesine saldırmaya başladı.
Zafer Zaifer’i tanıyalı 20 seneyi geçti, üniversitede öğretime ilk başladığım ilk yıllarda talebimle öğrencilerimizi trafik konularında bilinçlendirme konularında çok büyük katkıları olmuştu.
Görevini sadakatle yapan, vatandaşın ihtiyacına tereddütsüz cevap veren, insana saygısını eksik etmeyen, makamının gücünü egosunu tatmin etmek için kullanmayan ender insanlardan biridir.
Peki ama ne oldu da mafyatik tetikçiler Zaifer’e karşı harekete geçtiler, bunlar kim ve neden hem KKTC’deki satılık kalemleri hem de Türkiye’deki tetikçileri kullanıyorlar!!!
KKTC’de bunlara bir polis müdürünün nesi, nasıl battı da kuduruk bir şekilde saldırıyorlar!!!
Nasıl bir türk kuyruk acıları var!!!
Cevap muhtemelen 5-6 sene önce Zafer Zaifer’in Adli Şube müdürü olduğu dönemlerde özellikle Lefkoşa’da Türkiye’deki mafya bozuntuları ile bağlantılı çalışan haraçcı çetelere polisin indirdiği darbededir.
Hatırlarsınız, bir dönem Lefkoşa’da hemen her gece kundaklama olayları oluyor, araba galerilerinde bu çakal çetesine haraç vermeyi reddeden galericilerin arabaları cayır cayır yakılıyordu.
Koskoca Türkiye’deki mafya rantı birilerine yetmemişti ve ellerini kollarını sallaya sallaya girdikleri KKTC’yi de buradaki uzantılarıyla birlikte mesken tutmuşlardı, ama dönemin GKK Komutanı Erhan Uzun Paşa’nın da devreye girmesiyle polis bu haydut sürüsüne karşı sert bir operasyon başlatmış, yakalayabildiklerini tutuklamıştı, bazıları da ortalıktan toz olmuştu ve bir daha ortaya çıkmamışlardı.
İşte o dönemde ülkeye elini kolunu sallaya sallaya giren, ortalığı haraca bağlayan, haraç alamayınca ortalığı yakıp yıkan, ortalığa dehşet saçan, ülkede huzur bırakmayan bu çakal sürüsüne darbeyi indiren polis ekibinin başında olanlardan biri Zafer Zaifer’di.
Şimdi ise mafyatik medya tetikçileri, kuyruklarına kim bastı bilinmez, Zafer Zaifer’i hedefe aldılar, hergün yeni bir iftira örneği sergileyerek saldırıyorlar, bugünse gözüme rastgele çarpan iftiranın içeriği şu; eskiden TMT’ci olan bir şahısın evinde silah araması yaptırdığı gerekçesiyle Zafer Zaifer’i Rumcu ilan ettiler, ailesine de Rum markası adı altında bal sattıkları için saldırmaya başladılar.
Birincisi, ne halt olursan ol, kim olursan ol, yasadışı silah bulundurmak bu memlekette ve dünyada en ciddi suçlardan biridir ve bunun bahanesi de yoktur.
Ha, mafya bozuntularının olmazsa olmazı, kaçak silah bulundurmaktır, orası ayrı mesele.
İki paralık ayak takımı olmaktan bir milim ileriye gidebilmek için tek çareleri kendi cinslerinden birkaç çakalı bir araya toplamak, bellerine kaçak birer tabanca takmak, ceplerine bir çakı sokmak, böylece kendilerini eğreti “baba” olarak göstermektir.
Eğreti “babalık” taslayarak hedeflerine aldıklarını korkutabilirlerse, ne ala, yok korkutamazlarsa, işte o zaman yandı gülüm keten helva!
Bizzat yaşadığım örneklerden birini vereyim.
Yaklaşık 20 sene önce, sonradan Türkiye’de evindeki kasasından milyonlarca dolarlık bir servet çıkan, arkasından hapse düşen sahtekarın önde gideni bir sendikacı müsveddesinin KKTC’deki besleme çakallarının yaptıkları bir girişime takoz koydum diye önce beni tehdit etmişler, tehditleri işe yaramayınca kiralık haydutlarını peşime takmışlar, trafikte yolumu keserek ve beni döverek hizaya getirmeye kalkışmışlardı, ama ne çare ki evdeki hesapları çarşıya pek uymamıştı.
Bir başka olayda, ki hemen hemen yukardaki olayla aynı zamanlara denk gelir, sonradan hapse düşen bir mafya babasının kapı bekçisi olan bir sokak serserisi da birilerinin kendisine gaz vermesiyle beni ofisimde tertiplemeye kalkışmış, tertiplenen kendisi olunca da ayakları kıçına vura vura polise şikayete gitmişti.
İşin ilginç tarafı, polise önce ben şikayette bulunmama rağmen polis benim şikayetimi dikkate almamış, daha doğrusu, karşılıklı darp olayı olduğu için işin mahkemeye uzayacağını söylemiş, unut gitsin demiş, ama birkaç saat sonra birilerinin baskısıyla sokak serserisinin şikayetini alarak beni tutuklamaya kalkışmış ve sonucu da o işe alet olan polisler açısından hiç de hoş olmamıştı.
Elin sokak serserisinin belli ki kendisini kollayan “dayıları” vardı ve dayıları bu maşayı sonuna kadar bana karşı kullanmaya kararlıydılar, ama sonuçta her kuşun etinin de kolay yenmeyeceğini öğrenmiş oldular.
İşin kötü tarafı ve özeti, bizim memleketin fi tarihinden kalma yasalarına göre durduk yerde size saldıran kuduruğun birine hakettiği dersi verirseniz, o kuduruk adam yerine konuyor ve başınıza iş açılıyor.
Kimse, kaşınmasaydı elin geri zekalısı demiyor, mahkemelik olabiliyorsunuz, ve hatta, evinizde saldırıya uğrasanız bile kendinizi savunmaya kalksanız, evinizde size saldırana karşılık verdiniz diye onu darp etmekten mahkemelik olabiliyorsunuz!
Ki, bu örneği de kendi evimde tam üç kez yaşadım!
Bu dünyanın en medeni geçinen Amerika, İngiltere, Fransa gibi ülkelerinde bile artık birinin evine izinsiz gireni sorgusuz sualsiz vurarak öldürmek bile suç sayılmıyor!!!
İngiltere gibi insan haklarının en tepede olduğu bir ülkede, evine giren hırsızları vurdu diye önce hapse atılan, sonra da beraat eden ve Tony davası diye bilinen davadan sonra herşey değişti, evinize giren hırsızı veya hırlıyı kafasına bir beyzbol sopası indirerek nakavt ederseniz, fazla mesele olmuyor, eline bıçak alıp insanları tehdit eden birini kafasından vurmak pek mesele olmuyor, hatta eline bıçak alıp da ortalıkta dolanan birini, henüz bir başkasını tehdit etmese bile kurşuna dizmek de pek dert değil!!!
Polis hiçbir uyarı yapmadan elinde tehditkar ve tecavüzi alet bulunan birini vurabiliyor, vatandaş ise özellikle kendi özel mülkünde tehdit altındaysa ve silahı varsa, tecavüze yelteneni vurabiliyor, kimse de onu kendini savundu diye suçlamıyor!
Ha, diyeceksiniz ki bu kadar şiddetli tepki gerekli mi!
Evet, gerekli, çünkü özel hayatınıza, vücut bütünlüğünüze karşı saldırıya geçen birinin nerede duracağını kestiremezsiniz, günün sonunda durduk yerde ölen siz olabilirsiniz, ve medeni ülkelerde yasalar bunu göz önüne alıyor, saldıranı değil, saldırı altında olanı koruyor.
Amerika’da, özellikle de bazı eyaletlerde bir başkasının evine veya avlusuna, hatta özel mülkünün bir santim içerisine hangi maksatla olursa olsun izinsiz giren kurşunu yerse, kimse arkasından uğraşmıyor, doğruca mezara atılıyor, iş bitiyor!!!
Ama bizim memlekette malesef işler farklı yürüyor, seksen senelik yasalarla malesef kervan yürürken itler de ürüyor.
Örneğin, geçen gün bazı avcı müsveddeleri ava kapalı bölgede polis tarafından yakalandı, haklarında gerekli adli işlem yapıldı, ama onları yakalayan polislere atılmadık iftira bırakılmadı, üstelik yine aynı mafyatik tetikçiler tarafından!!!
İşte böyle bir ortamda, bizim memleketin abuk subuk yasaları malesef ki edepli adaplı vatandaşı ve görevini yapmaya çalışan polisi değil, öncelikle çakal tayfasını koruyor.
Hatta, yasalar onları öyle bir koruyor ki, canları istediği gibi saldırabiliyorlar, sonra da zaten yalan makinesi olma konusunda uzmanlaştıkları için bir yerlerinden bin tane bahane uydurup, bir de sizi suçlu çıkarmaya kalkışırlar, mafyatik tetikçileri de ekmeklerine yağla bal sürer.
Hele, sanki millet sosyalleşme nedir çok biliyormuş gibi, bir de şimdi sosyal medya müsveddesi denen garabat dünya var ya, çakal tayfasının şovlarını tut tutabilirsen…
İkinci ve belki de en önemli ortak özellikleri, tümünün hem zırcahil, hem terbiyesiz, hem de geri zekalının önde gideni olmalarıdır.
Nasıl mı?
Mesela, Zafer Zaifer’in oğlu arıcılık yapıyor ve ürettiği bal markasının adını yaşadığı ve arıcılık yaptığı bölgedeki antik tapınağın adı olan Pigades koymuş!
Ne diyor mafyatik kalemşörler?
Büyük kabahat işlemiş çünkü Pigades Rum adıymış, Hristiyan adıymış, Zafer Zaifer de Rumcuymuş!
Hem terbiyesizin hem de zırcahilin önde gideni olunca, işte böyle oluyor!
Pigades, binlerce yıllık geçmişi olan, Hristiyanlığın ortaya çıkışından da binlerce yıl önce yapılmış antik bir tapınak.
Kesin tarihçesi tam olarak belli olmasa da, tarihçesi muhtemelen hem Mısır’ı hem de Kıbrıs’ı işgal eden Hiksoslar dönemine dayanıyor, ki onlar da Türklerin ataları sayılıyor!
Peki bu memleket nasıl oldu da tam bir açık hava tımarhanesine dönüştü ki haydut tayfası bu kadar pervasızca ve azgınca onların rant çarklarına takoz koyanlara saldırabiliyorlar, haydut hayduta kol kanat gerebiliyorlar!!!
Bunun iki sebebi var, birincisi siyasilerin devlet düzenini alabildiğine yozlaştırmaları ve mafyatik tipleri kullanılacak maşa olarak görmeleri, onlarla içli dışı olmalarıdır.
İkincisi de yasaların ve adalet sisteminin gerektiği gibi çalışmaması, düzgün vatandaşı yeterince koruyamaması, iyi ile kötüyü yeterince ayırt edememesi, iyi ile kötüyü aynı kefeye koyması, hatta yasaları korumakla mükellef olanı bile görevini yaptı diye saldırıya uğradığında koruyamaması, adaletin çoğu zaman çok geç tecelli etmesi, hatta gelmemesidir.
Dahası, polisin organize suçla mücadele edebilmek için istediği ve şu an bizim açık hava tımarhanesi memleket haricinde tüm dünyada kullanılan teknik takip yasalarının yıllar yılıdır Meclis’in tozlu raflarında bekletilmesinin nasıl bir açıklaması olabilir ki!!!
Bunun tek sebebi vardır, o da mafya tayfasıyla bazı siyasetçi tayfasının kokuşmuş ilişkilerinin ortaya çıkmasının, en azından yanlışlıkla bile olsa polisin teknik takibine yakalanmasının istenmemesidir, bu kadar açık ve net.
Ne bu ülkede, ne de Türkiye’de hiç kimse kendisini kandırmasın, eğer bir ülkede mafyatik medya türemişse, o ülkede birileri devlet gücünü kullanarak onları arkalıyor, maşa olarak onları kullanıyor, adalet ve hukuk sistemi de buna göz yumuyor demektir.
İşini düzgün ve sadakatle yapmaya çalışan polislere saldırmalarının tek nedeni de budur, bir polis çocuğu olarak bunu daha dünyaya gözümü açmaya başladığım zamanlarda gördüm ve halen de görmeye devam ediyorum.
Eğer devletseniz, önce rüştünüzü ispatlayın, polisten mafyatik tiplerin isimlerini alın, bu ülkeye girişlerini de “tipini beğenmedim mafya bozuntusu, hade geldiğin yere bas geri” diyerek engelleyin, ülkede var olduklarını bildiklerinizi de, çıkar evliliği yaparak bir KKTC vatandaşı ile evlenmiş olsalar bile, kapı dışarı edin, Allah muhabbetinizi gittiğiniz yerde artırsın diyerek eşleriyle, çocuklarıyla birlikte gönderin, vatandaşlık verdiklerinizin de vatandaşlığını verdiğiniz gibi iptal edin, defedin gitsinler, ülke sınırlarını sorma gir hanı olmaktan artık çıkarın!
Bunu devlet gibi devlet olan tüm ülkeler yapıyor, hiç kimse bir başka ülkeye elini kolunu sallaya sallaya giremiyor, dünyada bu konuda bir tek istisna var, o da KKTC!
Her Allah’ın günü hamasi nutuklar atarak ama her türlü ahlaksızlığa da göz yumarak bugünlere geldik, ama artık gitmiyor, yürümüyor be refikler…
Bu ülkedeki dürüst, namuslu, onurlu insanları da pes ettirirseniz, sırada siz varsınız, kendi yarattığınız şeytanların şerri gün gelir size de bulaşır, kendi yarattığınız şeytan yalaşık bulaşık işlerinizi yüzünüze vura vura şantajlarıyla size de diz çöktürür…
Makamınızın, mevkinizin zerre zırnık önemi yoktur, kendi yarattığınız zırcahil şeytanların esiri olmanız, o makamlarınızın, mevkilerinizin geri zekalı şeytan müsveddesi tarafından yerle bir edilmesi sadece iki saniyeliktir…
Mafyatik medya da bunun için türemiştir, altıncı kol olarak faaliyettedir.
Dün hedefteki Polis Genel Müdürü idi, bugün ise hedefteki bir bölge polis müdürü, bu çakal tayfasının fazla uzayan ipi çekilmezse, yarın sırada kim olacak dersiniz!!!
İşte bu kadar basit…