DOLAR 35,2219 0.06%
EURO 36,7809 -0.03%
ALTIN 2.961,66-0,21
BITCOIN 3357430-1.48761%
Lefkoşa
°

SABAHA KALAN SÜRE

Taktikler, taktikler, taktikler…

Taktikler, taktikler, taktikler…

ABONE OL
8 Eylül 2021 14:12
Taktikler, taktikler, taktikler…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Sayısız kez yazıp, sayısız kez söylemişimdir, akıllılar ve ahmaklar arasında çok ince bir çizgi vardır.

O çizgi, dünyayı yönetenler ve yönetilenler diye ikiye ayırır.

Akıllılar ahmaklara görmek istediklerini gösterir, almak istediklerini verir,  ahmaklar da görmek istediklerini gördükleri, almak istediklerini aldıkları için avunur.

Akıllılar ayrıca, ahmakların neyi isteyeceğine de karar verir, kendi istediklerini ahmaklara da “istetir”, ahmaklar da sanki kendi istedikleriymiş gibi akıllıların istediğini ister, ve alır da!

Örneğin Afganistan’da Amerika tam 20 yıl boyunca Asya’daki emperyalist emelleri uğruna Rusya’ya karşı kendi yarattığı Taliban’la sözde mücadele etti, gündüz kavga eder gibi görünüp, gece hırsızlığa beraber çıktı.

Eğer Amerika isteseydi, elindeki mevcut teknoloji ve savaş gücüyle Taliban çapulcularını milyon kez moleküllerine ayırırdı.

Ancak yıllarca onlarla savaşır gibi yaptı, halbuki onları orada kolladı, korudu, dengeleri sağladı, sonra da bir anda Afganistan’ı onlara teslim etti.

Radikal İslamcı zavallı ahmaklar da Taliban’ın çapulcuları Amerika’yı yendiğini sanarak sevinçlerinden havalara sektiler!!!

Amerika’nın Afganistan’a girdiğinde Taliban çapulcularının bir hafta içinde binlerce kayıp vererek nasıl darmadağın edildiklerini, kaçacak delik aradıklarını unutmuşa benziyorlar.

Ahmaklık böyle birşey işte.

Şimdiyse Afganistan merkezli ikinci perde başlıyor.

Amerika Çin ve Rusya’nın arasına istediğinde maşa olarak kullanacağı, tam anlamıyla çapulculardan oluşan bir çeteyi getirip oturttu.

Herkes sandı ki yıllarca Amerika Taliban’la Afganistan’da çatıştı.

Halbuki alakası bile yoktu, Amerika yıllarca o coğrafyada atacağı ikinci adım için zemin hazırladı, terörist dediği Taliban’ın eli kanlı liderlerinin bazılarını deliğe soktu, ama sonra çıkarıp kendi uydu devletçiklerinden Katar’da küçük saray yavrularında koruma altına alıp besledi, günü gelince de Afganistan’ kendilerine hediye etti.

Afganistan’ın önceki iktidarının önde gelenleri de, Taliban’ın önde gelenlerinin tümü de Amerika’da eğitimden geçtiler, bugünler için hazırlandılar.

Amerika kullanım tarihlerine göre sırasıyla onları kullanıma sokuyor.

Eğer hadlerini bilirler ve Amerika’nın Yeşil Kuşak projesinin gereklerine göre kukla rollerini sürdürürlerse, ne ala, iktidar onlarındır, ama kendi kafalarına buyruk olmaya kalkarlarsa, kellelerinin gitmesi ve yerlerine yenilerinin konması da an meselesidir.

Bu dünyayı merkezi Amerika’da, uzantıları da Avrupa’da, özellikle de İngiltere’de olan bir grup üst akıl yönetir, gerisi yönetilendir.

Rusya ve Çin bile tüm siyasi taktiklerini Amerika’nın yapacağı hamlelere göre belirler, oyun kurucu her zaman Amerika’dır.

Rusya ve Çin adım atmaya fırsat bile bulamadan, Amerika onları kendi kuracağı oyunun bir parçası haline getirmek için onlar daha bir hamleye cevap vermeye bile fırsat bulamadan o iki hamle daha yapar.

Bu kısır döngü böyle sürer gider.

Orta Asya’daki planlar bir tarafa, Ortadoğu’da da nihai bir hedef vardır.

Türkiye!

AKP iktidara geldiğinde sahnede sadece PKK vardı.

Sonra sahneye Fetoşlar tayfası da girdi, Türkiye’nin dört bir tarafını cemaatler ve tarikatlar sarmaya başladı.

Amerika’nın Yeşil Kuşak projesinin Ortadoğu ayağındaki en önemli engeli Türk ordusu idi.

Onun da içine sızıldı ve içine edildi.

Bir taraftan ordunun içine sızılırken ve yargı sistemi Fetoşlar tayfasının eline geçerken, diğer taraftan eğitim sistemi tökezledi, her köşede cemaatler ve tarikatlar çöreklenmeye başladı, PKK’nın arkasından baştan aşağı Amerika tarafından yaratılan, donatılan IŞİD diye bir çapulcu sürüsü daha ortaya çıktı, Rusya’nın Ortadoğu’daki son kalesi Suriye’ye saldırtıldı.

Rusya bıçak kemiğe dayanana kadar bu oyunu sadece seyretti, ancak bıçak kemiğe dayanınca müttefiki Esat ile birlikte çapulcu sürülerine karşı atağa geçti, kafalarını ezdi, paçasını kurtaranlar Türkiye’ye sığındı, tekrar aktif olacakları zamana kadar deliklerine girdiler.

AKP iktidarı ise ilk başlarda bu oyunda kendini oyun kurucu sandı ama Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan da olduğunu, Amerika’nın tezgahında dokumacı olamayacağını, ancak isteğe göre dokunan halı olduğunu çok geç farketti, memleket şekilden şekile girdi.

Ortadoğu’da oyun kurucu olacağım derken üzerinde oyun kurgulanan oldu, ülkenin demografik yapısını ciddi şekilde değiştirecek şekilde Suriyeli ve Afgan mülteci akınına uğradı, ülkenin demografik ve sosyo-kültürel altyapısı alt üst oldu, buna bağlı olarak da ekonomik yapısı tolere edilmesi neredeyse olanaksız boyutta korkunç bir darbe aldı.

Milyonlarca Suriyeli mülteciden sonra, şimdi de, belli ki perde arkasında İran ve Amerika arasında sürdürülen bir işbirliği sayesinde, yüzbinlerce, hatta sayısı milyonu geçen Afgan Türkiye sınırlarından akın akın Türkiye’ye aktı.

Bu gidişattan, bir tek bunları ucuz işgücü olarak gören bazı sömürgen iş çevreleri memnun!

İşin diğer ilginç tarafı ise, Türkler kendilerini işsiz bırakan Suriyelilerden şikayetçiyken, Suriyeliler kendilerinden daha ucuza çalışan Afganlardan şikayetçi…

Ancak işin bir de kötü tarafı var, ki o da milyonlarca mültecinin hergün Türkiye’nin sırtına bindirdiği yüzlerce milyon dolarlık külfettir!

Türkiye’nin içine doluşan milyonlarca mülteci sadece sosyo-kültürel ve demografik açıdan ülkeye zarar vermiyor, devlet bütçesine de bunlara yapılan harcamalar nedeniyle muazzam bir yük bindiriyor, ucu bucağı tutulamayacak bir kayıt dışı ekonomiyle de devlete muazzam zararlar veriyor.

Diğer taraftan, eskiden sadece ülke sınırlarını koruyan ordu ise şimdi Amerika’nın yarattığı bataklığın içine çekilerek, ülke sınırlarının dışında operasyonlar yapıyor, bir taraftan ülke içinde siyasi, ekonomik, sosyo-kültürel sıkıntılar giderek artarken, diğer taraftan ülke sınırları dışına taşan operasyonlarla uğraşan ordu sonu belirsiz bir maceranın içine girmiş durumda.

Hani derler ya, körün istediği bir göz, Allah verdi iki göz! Burada da manzara aynen öyle, Amerika’nın istediği bir göz, Allah verdi dört göz!

Kurtuluş Savaşı’ndan beridir tam yüz yıldır emperyalizmin istediği kılığa tam olarak sokamadığı Türkiye, artık onların istediği kılığa girmeye başladı.

Ortadoğu’da Amerikan emperyalizminin uşağı olan Araplar da, başta Suudi Arabistan olmak üzere, ustalarının keyfine uygun olarak Türkiye’ye karşı her türlü olumsuz adımı kalleşçe atıyorlar, Türkiye’yi arkadan vuruyorlar da vuruyorlar.

Suudi Arabistan son birkaç yıldır Türk mallarına ve şirketlerine ambargo uyguluyordu, Türkiye menşeili mallar Suudi Arabistan’da satılmıyordu, Türk inşaat şirketleri iş alamıyordu, ama şimdi bu durum hemen tüm Arap ülkelerine yayılmış durumda.

Türkiye bir taraftan mülteci akınlarıyla içerden vurulurken, ordu ülke sınırları dışında operasyonel haldeyken, ekonomi ve siyaset tepetakla gitmişken, Araplar da kendilerine düşeni yapıyorlar, son darbeyi vurmak, Türkiye’nin damarlarından akan kan kaçaklarını hızlandırmak için ellerinden geleni yapıyorlar.

Bu aşamada, manzara bu kadar kötüyken, hem iktidar hem de muhalefet aklını başına toplamalı, Türkiye’nin tek dostunun kendisi olduğunu artık anlamalı, içerdeki ve dışardaki düşmanların rollerini iyi bellemeli, işbirliği yaparak ülkeyi uçurumun kenarından çekip almalıdır.

Karpuz gibi ikiye bölünmüş, birbirine karşı öfke kusan, nefretten beslenen bir siyasi yapıyla ancak mevcut kötü gidişat hızlanır, emperyalizmin ekmeğine yağla bal sürülmüş olur.

Herkesin kendi günahlarıyla, hatalarıyla yüzleşmesi zamanı çoktan geldi de geçti bile.

Bu kaostan ancak iktidarın ve muhalefetin gerçeklerle yüzleşerek, birbiriyle uzlaşarak, bir milli politika belirlemesiyle çıkılabilir.

Bu gidişat böyle devam ederse, son pişmanlık fayda etmeyecek, ülkenin içine düştüğü kaos daha da artacak ve geri dönüşü imkansız bir noktaya doğru gelecek.

Kendini alemin akıllısı sanarken Amerika’nın ve ona bağlı emperyalistlerin kurguladığı oyunda bile bile ahmak rolünü oynamaya devam etmek, büyük resmi görmemek, hem iktidar hem de muhalefet açısından sonu apaçık felaketle sonuçlanacak bir senaryoya çanak tutmaktan başka işe yaramaz.

Aksi takdirde, “üst akılın” herkes için tarihin çöplüğünde ayırdığı bir yer vardır!

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP
300x250r
300x250r