Yaşar Ersoy’dan ‘sansür’ suçlaması…

Yönetmen- Yazar Yaşar Ersoy, “yıllarca siyasetin ve bürokrasinin müdahale alanında tutulan ve sanatın evrensel disiplinlerine, değerlerine aykırı bir anlayışla yönetilmeye çalışılan Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları’nda sansür ve yasağın yeniden hayata geçirildiğini” savundu. Yönetmen- Yazar Yaşar Ersoy, “yıllarca siyasetin ve bürokrasinin müdahale alanında tutulan ve sanatın evrensel disiplinlerine, değerlerine aykırı bir anlayışla yönetilmeye çalışılan Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları’nda sansür ve yasağın yeniden hayata geçirildiğini” savundu. Ersoy yaptığı yazılı açıklamada, uzun yıllardan beridir tiyatronun özerk yapılanmasını ve tiyatronun yönetiminin tiyatro sanatçılarına bırakılmasını ısrarla vurguladığını, bunun; çağdaş düşüncenin ve demokrasinin gereği olduğunu belirttiğini kaydetti. Kültür - sanat insanlarının; özerk bir tiyatro yasası yapılması için kültür sanat kurultaylarında kararlar ürettiğine, üretilen kararların resmi gazetelerde yayımlandığına, gelmiş geçmiş tüm hükümetler nezdinde sanatçıların girişimler yaptığına işaret eden Yaşar Ersoy, ancak 1974’den bu yana hiçbir hükümetin ‘’Özerk Tiyatro Yasası’’nı hayata geçirmediğini ve tiyatro sanatını siyasetin ve bürokrasinin yönetiminde bıraktığını ileri sürdü. “Kuzey Kıbrıs’ta yaşamın bütün alanları çürür ve kirlenirken; aşırı milliyetçi, gerici, dinci ve yobaz anlayışın istilası sürerken; vitrin demokrasisine ve “mış” gibi özgürlüklere bile tahammülü olmayan UBP-HP Hükümeti’nin ‘kraldan daha kralcı’ bir tutumla sanata, düşünceye sansür ve yasak uyguladığını” savunan Yaşar Ersoy, “Bunun son örneği, Eğitim ve Kültür Bakanlığı K.T.Devlet Tiyatroları’nda yaşandı” dedi ve şöyle devam etti: “Toplumun sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel sorunlarını mizahın diliyle anlatan ‘’ Yangın Yerinde Kabare’’ oyunu, sakıncalı bulunarak K. T. Devlet Tiyatroları’nda sahnelenmesi yasaklandı. Böylece, UBP-HP Hükümeti ve onun üçlü kararname ile müdür olarak atadığı bürokratları eli ile, sansürcü ve yasakçı uygulama yeniden hortlatılır. Dörtlü koalisyon hükümeti döneminde K. T. Devlet Tiyatroları Müdürü İlknur Işıl Türkmen’in ve sanatçılardan oluşan “Repertuar Kurulu”nun teklifi ve kararı doğrultusunda konuk yönetmen olarak bana 2019-2020 tiyatro sezonunda K.T. Devlet Tiyatroları’nda bir oyun sahnelemem teklif edildi. Bu teklifi memnuniyetle kabul ettim ve sahnelemem için “Yangın Yerinde Kabare’’ oyununu önerdim. “Yangın Yerinde Kabare’’ oyunu, K.T. Devlet Tiyatroları Müdürlüğü ve “Repertuar Kurulu’’ tarafından kabul edildi ve bu oyunun bütçe, kadro, mekan ve zaman planlamaları gerçekleştirildi. Alınan karar doğrultusunda da 15 Ağustos 2019’da provalara başlanması kararlaştırıldı.” Ancak bu süreç içinde dörtlü koalisyon hükümetinin yerine UBP-HP Hükümeti’nin kurulduğunu kaydeden Ersoy, K. T. Devlet Tiyatroları Müdürlüğü görevine İlknur Işıl Türkmen’in yerine Erdinç Akgür’ün atandığını ifade etti. Ersoy şöyle devam etti: “SANATÇILARDAN OLUŞAN ‘REPERTUVAR KURULU’ LAĞVEDİLDİ” UBP-HP Hükümeti’nin müdürü göreve başlar başlamaz sanatçılardan oluşan “Repertuar Kurulu” lağvedildi. Yerine ise, Eğitim ve Kültür Bakanı’nın atadığı bürokratlardan oluşan “Edebi Komite’’ kuruldu. Bundan böyle sahnelenecek oyunların “Edebi Komite’’ tarafından onaylanacağı ve “Yangın Yerinde Kabare’’ oyunun sakıncalı bulunarak onaylanmadığı şahsıma müdür tarafından bildirildi. K.T. Devlet Tiyatroları’nda yapılan toplantılarda, Müdür Akgür tarafından, yönetmen olarak şahsıma ‘Kimseyi eleştirmeyen, rahatsız ve tedirgin etmeyen bir oyun’ sahnelemem önerildi. Ancak sanatın özgürlükçü ilkesine ve evrensel değerlerine vurgu yaparak bu yasakçı ve etik dışı teklifi reddettiğimi bildirdim. Bu noktada, UBP-HP Hükümeti’nin ve müdürünün statükocu iki özelliğinin altını çizmek isterim; biri sanata ve düşünceye sansürcü ve yasakçı faşizan tavrı, diğeri ise ısmarlama sanat istemesi ile ahlak dışı teklifidir. “SANATIN ÖZGÜR VE ELEŞTİREL YAPISINDAN KORKTULAR” Sanatla ve tiyatroyla hiçbir ilgilisi, bilgisi ve liyakati olmayan siyasetçi ve bürokrat eli ile sanata karışma, müdahale etme, sansürleme ve yasaklama anlayışı, UBP-HP Hükümeti ile geri döndü. K. T. Devlet Tiyatroları, 1970’lerden beri devam eden bu sorunu yeniden yaşamaya başladı. Çünkü sanatçıların ısrarla önerdiği özerk yapılanma tüm hükümetler tarafından savsaklandı. Tarih boyunca sanatta özgürlük, toplumsallık gibi kavramlardan haberi olmayan, sanatın evrensel normlarını, disiplinlerini, estetik ve etik değerlerini bilmeyen, çağdaş, özgürlükçü ve demokratik eleştirel düşünceden payını almayan siyasetçiler ve bürokratlar, sanattan korktukları için her zaman yasak ve sansüre başvurdular. UBP-HP Hükümeti ve onların bürokratları da sanatın özgürlüğünden, eleştirel bakışından ve aydınlığından korktukları için yasak ve sansür uyguladılar. “TAŞLAMA VE YERGİNİN BİTTİĞİ YERDE DEMOKRASİ DE BİTER” “Yangın Yerinde Kabare” oyunu kabare türünde ironi, taşlama, yergi, hiciv ve gülmece unsurları ile toplumsal olaylara eleştirel bir bakış açısı sunar. Ülkenin bir yangın yerine döndüğünü; bu yangının ekonomide, siyasette, doğada, karada, denizde, trafikte, mutfakta ve yürekte alev alev yandığını, Devlet Tiyatrosu’nun da bu ülkede 20 yıldan beri, bir yangın yeri olarak atıl durumda bırakıldığını mizahla yansıtır. Mayakovski’nin “Taşlama ve yerginin bittiği yerde demokrasi de biter” sözünü hatırlatarak, bu sansür ve yasaklama olayı ile Kuzey Kıbrıs’ta demokrasinin olmadığı yüzümüze bir kez daha tokat gibi vurduğunu belirtirim. Yıllardır sanatın denetlenemeyeceğini yazdık, söyledik. Değişen ne? Aslında sistemin temelinden sorgulanması gerekmektedir. Üst Yönetim’in – Alt Yönetim’in tahakkümcü yapısı ve politikaları değişmediği sürece, sadece sansür ve yasakları uygulayan merciler değişecektir. Sanatın, ancak özgür ve evrensel bir çizgisi olduğu sürece kendi dinamiği içinde gelişebilir. Bu nedenle sanat ve tiyatro özerk bir yasa ile yapılanmalıdır. Özerk bir yapılanma ile tiyatro ve sanat kurumları, her türlü siyasal ve bürokratik müdahalelerden etkilenmeleri önlenecektir. “SANAT, ÖZGÜRLÜĞÜN EN GÜZEL İFADE ŞEKLİDİR” Tiyatro ömrümün 50 yılında sansür ve yasakla çok karşılaştım. Her defasında da bedel ödeyerek bu anlayışa karşı çıktım ve sanatın, düşüncenin özgürlüğünü savundum. Çünkü sanat, özgürlüğün en güzel ifade şeklidir. Sanatın en önemli özelliği hiç bir otoriteye hizmet etmemesidir. Sanatın evrensel gücü, onu sınırlamaya çalışan her türlü politikadan çok daha güçlüdür. Sanat en genel anlamda hayatta var olmuş ve olabilecek herşeyin tanığı ve bu tanıklığın estetik anlatımıdır. Dünyayı değiştirmek ve tarihe tanıklık etmek amacı ile yola çıkıldığında sanat hiçbir zaman tarafsız değildir. Sanatçı çağına tanıklık ederken, özgürlüğünü ve etkinliğini kontrol altına almaya çalışan sisteme, kendisine ve topluma dayatılan tüm yaptırımlara karşı muhalif bir tavır sergilemesi doğası gereğidir. Sanata ve düşünceye konan sansür ve yasak karşısında susmak ise, statükonun yanında bir bukalemun gibi durmak ve ona hizmet etmektir. Bir sanatçı aydın sorumluluğu ile konuyu kamuoyu ile paylaşır, bu sansürcü ve yasakçı anlayışa karşı susmak yerine duyarlılık gösterip tepki koymaya çağrı yaparım.”
Benzer Videolar