Dünyaya hakim olanlar, Kıbrıs, Türkiye, Orta Asya ve Ortadoğu’da, Müslüman nerde yaşıyorsa bir asırdır demokrasinin demosunu gösterir durur hep!
O gösteri ki! “Savaş sapkınlığıdır”
Ama onlar savaş yarattıkları Müslüman coğrafyalara “Barış ve demokrasi götürdükleri” yalanını kullanırlar.
Oysa bir türlü göze çarpmaz, dişe gelmez demokrasi buralara/oralara, getirtilmez, işlerine gelmez, neden mi?
Birinci dünya savaşı ulusların güç ve silah göstergesi sapkınlığıydı!
İddia ise her ülkeye demokrasi getirileceği vaadi/yalanı!!
1930’lu yıllar siyasetin, ekonominin, rejimlerin çalkantılı bulanık yılları. Bir nevi savaş sonrası yeniden doğma, ayağa kalkmanın travma süreci.
1940’lı yıllar:
Türkiye demokratikleşme çabalarında cebelleşir! Savaşır durur, henüz demokrasinin demosuna giriş safrasındadır.
Kıbrıs ise sömürgeci İngilizlerin işgalindedir.
50’li yıllar:
ABD emperyalizmi Türkiye’ye demokrasi getirmeye kararlıdır.
Demokrat kelimesini dahi telafuz edemedikleri için “Demir kır at” dedikleri Adnan Menderes’e verdikleri büyük destekle onu iktidara taşırlar.
Bu dönem yol ve inşaatla icraata başlanır. Apartmanlar çılgınca yükselir şehirlerde.
Ve sonra yine iç ve dış savaş sapkınlığı.
Türkiye Amerika müttefiki olarak Kore’ye asker gönderir. Karşılığında da ülke BM’ye, Türk ordusu NATO’ya dahil delir.
Yani, kuvvetler kontrolü dört koldan ABD emperyalizmine ortak edilir.
50’li yollayın ortası İstanbullu Ermeni ve Rumlar’ın be dahi Seferad Yahudileri’nin tecridi!!
Akabinde, yolvyapım çalışmaları ilerledikçe otomobil ihtiyacı da kabarır.
Otomobili biz mi yapalım, Amerika’dan mı satın alalım tartışmaları sarar ortalığı.
Sonra ortaya “Devrim Otomobili” peyda olur Türklerin ürettikleri ilk yerli otomobil.
Tabii siyaset o otomobilin devrimini bastırıp yok ederler.
Ve aynı emperyal güçler, 50’li yılların başında destek vererek geliştirdikleri demokrasi oyunlarını, demir’kır’at partisi lideri Adnan Menderes’in idamıyla sonlandırır.
Demokrasiye kavuşamadan demokrasi demosu, yani gösterisi, Menderes’in canına sebep olur.
Onu başa getiren şimdiki iktidar zihniyetindeki emperyalist yardakçıları ve seçmeni başını alır.
Ve demokrasi yaşatılamadan ölür.
Demirel demokrasi adına, şapkayla çıkar sahneye. Şapka, demokrasinin sembolik bir işaretiydi. Şapkasından bir şey çıkmadı. Ne bir tavşan ne de ak güvercin.
Gösterisi erken bitti.
Akabinde, Demirel sonrası ak güvercini barış adına getirip/uçuran Ecevit olur.
Sembol Kır At’tan Ak Güvercine evrilir güvercin!!
Ecevit Hükûmeti (26 Ocak 1974 – 17 Kasım 1974), 1973 Türkiye genel seçimleri sonrası Bülent Ecevit tarafından kurulan CHP ve MSP koalisyon hükûmetidir. 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Harekâtı bu hükûmet döneminde yapılmıştır.
Ecevit, barış adına Kıbrıs harekatına imza attı. Erbakan destek verdi!!
Ak güvercin vuruldu!!
TC. Ekonomisi, giriştikleri bu demokratik Barış Harekatı bedelini ağır ödedi. Halk sefaletin dibini gördü. Tüp gaz, benzin, şeker, margarin karaborsaya düştü.
Çünkü emperyaller sol, sosyalist, demokratik lider istemiyordu.
Kendilerine yandaş ve yardakçı hükümetler istiyordu.
Siyasi kaos, güvenlik sorunu, sağ/sol çatışmasıyla ayyuka çıktı.
Ecevit siyasi itibar kaybetti.
Ve güvercinini gömerek gitti!!
Sokaklarda her gün evlatlarını yitiren babalar, nerde bu devlet, devlet yoksa asker nerde diye feveran etti.
Aslında hep aynı senaryo yaşanıyordu. Halkın umudu ve güvenliği çalınıyor. Sonra asker (emperyalizmin askerleri) sahne alıyor güvenliği sağlıyor ve umutları, kalkınmayı ve demokrasiyi biraz daha erteliyordu.
Yani demokrasi vadederler, demokrasi katiliydiler hep!!
Kenan Evren (Amerika CİA’in emrinde, kontrgerilla çatışmaları başlatıp/bitiren) ve tüm bu demokrasi oyunlarıyla Türkiye’nin başına PKK’yı, Kıbrıslı Türk’ün başına da KKTC’yi bela eden Amerikancı bir komutandı.
Önce darbeci general, ardından da Cumhurbaşkanı unvanıyla çok küçük bir kitlenin duaları, büyük bir kitlenin bedduasıyla uğurlanıp defedildi!!
Ve bugün arkasından tek kelime övgüyle konuşup, yazan var mı?
Ardından bir Turgut Özal siyaseti fırtına gibi esti. ABD Emperyalizmi tarafından eşeği kasten kaybedilen halk eşeğini yeniden buldu ve kazanım sandı.
Sonra barajdı, santraldi, serbest piyasa ekonomisi, yolar, inşaatlar, Amerika ve Avrupa malları piyasası derken, kesesini dolduran yandaşlar çok oldu.
Halk yine yerinde saydı!!
Tansu Çiller “Ben sizin bacınızım” diyerek geleceğimizi ve hayatımızı kurtarma niyetiyle hayatımıza girip, ebemizi belleyerek gitti.
Kontrgerilla sokak çatışmaları, derin devlet, PKK oyunları, adam kaybetmeler, uyuşturucu/mafya ve kumar baronlarını ihya oldu.
KKTC ekonomisi, TC’min AB üyelik yürüyüşü uğruna bu dönemde heba edildi!!
Vurgun/soygun, hortumlama, Susurluk kazası THE END.
ABD VE İMF emperyalizminin hain ekonomisti Kemal Derviş son çare tedavisi olarak yutturuldu, oysa ötenaziydi!!
Ak güvercin son bir hamle ile yeniden canlandı ve ikinci kez kanat çırptı.
Koskoca Türkiye, Mücahit Ecevit’in ellerine:
Yoğun bakımda can çekişen ölümcül bir hasta gibi teslim edildi!!
Ak güvercin öldü ve ak ampül ışık saçarak siyaset sahnesine çıktı!!
Ak Parti’nin 20 yıllık hatalı siyasetlerini çok yazdığım için, bu konuya girip tansiyonumla oynamayacağım!!
Peki Ak parti ve emperyalizm ortaklığı Türkiye’ye demokrasi getirdi mi?
Kimilerine evet, kimilerince hayır!!
Ak parti iktidarı, uluslararası hukuka aykırı çok hatalar yaptı, yakalandı ve…
Şu an ABD emperyalizminin emrine amade çalışıyor.
Herkes kendi yaptığını ve dönemini en doğrusu sanıp, doğruluğunda iddia etse de!!
Tüm bu anlattığım süreçteki hatalar birbirinin tekrarı tarihi hatalar sadece..
Gelelim esas yazı başlığı konusuna!!
Amerika Afganistan’dan güya çekiliyor. Çekilirken de kendisi için çeşitli alanlarda çalışan Afganları da kargo uçakları ağzına kadar tıka basa gayri insani bir şekilde götürüyor.
Bu Afganlar ki kimine göre vatan haini, kimine göre kafir işbirlikçisi, kimine göre savaş ortamında ekmeği derdine düşmüş çaresizler, kimine göre ise çıkarcı iblisler!!!
Taliban, Pakistan aracılığıyla, Afganistan’a demokrasi düzeni getirirse Çin bu demonun destekçisi olmaya hazırlanıyor.
Bu ne demek:
Taliban, Doğu Türkistan bölgesi de dahil ki Afganistan coğrafyasında çoğunluğunu Türk kabilelerinin oluşturduğu coğrafyadır.
Taliban tüm Afganistan topraklarında demokrasiyi sağlayabilirse Bu kez de Çin yayılmacılar komünist/demokrasi vaadediyor.
Komik ama öyle!!
Bu çekilmeyle birlikte, Çin bu bölgeye hakim olmaya hazırlanıyor.
Aslında Çin bölgede Rusya ve Amerika’dan sonra üçüncü dev güce dönüşüyor.
Çin, Afganistan’daki yatırımlarına, yol, su, elektrik ve diğer altyapı çalışmaları..
Enerji projeleri, Ortasya gaz ve petrolünün Taliban yönetimindeki Afganistan üzerinden dünya nakli yapılacağı gibi tekliflerle çıkar demokrasisi vaadinde bulunuyor!!
Ne yine mi yol, su, inşaat işi!!
Yine döndük mü başa, ülke ve coğrafya farketmez oyun hep aynı!!
Evet, Müslüman coğrafya yıkılıp yıkılıp yeniden inşaa ediliyor!!
Gelinen bu son noktada, Afganistan’dan çekilen Amerika güçlerinin uçak kanatlarına asılarak ülkeyi terk etmeye çalışırken.
Havalanan uçağın dış gövdesinden düşerek ölen bu zavallı insanlara ister şehit deyin, ister vatan haini, durum değişmez, farketmez.
Çünkü Afganistan topraklarında mücahit kim, vatan haini kim, şehit kim? Kim kimin dostu düşmanı belli değil!!
AB ve ABD emperyalizmi 20 yıl önce Afgan topraklarını işgal etti. Afganlardan işbirlikçi seçti, iç savaş be çatışmayı besledi büyüttü, alacağını aldı, işini gördü, bazılarını yanında götürdü.
Bir çok Afgan’ı kullandı ve onları ölüme terk edip kaçtı.
Kalan, Peştun kökenli Afganların ayaklarında giyecek ayakkabıları yok, ama omuzlarında pahalı silahlar var.
Yani kısacası Afganistan toprakları kadim çağdan bu güne zehirli bir bataklık, o coğrafyaya giren zehirli bir bataklıktı ve o bataklığa girenler hep kaybederek boğuldu.
Çin ve Rusya’ya güç göstergesi ve narko trafiğini ele geçirmek için ağızlarının suları akarak fırsat kolluyor.
Taliban yönetimi haşhaş üretimi ve eroin pazarını eline mi alır, yok mu eder, yok edeceğini sanmam, gelire ihtiyacı var.
Ortadoğu, petrol çıkarları kontrol savaş sahası.
Afganistan orta asyası ise uyuşturucu trafiğinden çıkar elde etme sahası.
Türk dil kurumuna göre demo, tanıtım göstergesi anlamına gelir.
Kratos ise güç, dayanıklılık ve iktidar anlamına gelir.
Demokrasi manasını güncelleyecek olursak:
Gücün dayanıklılığı ve hakimiyet göstergesi/gösterisi” anlamı ortaya çıkar.
Hal böyleyken, iyi ki demokrasinin hala demosundayız henüz.
Demokrasi henüz coğrafyamıza uğramadan bunları yaşıyorsak, bir de demokrasinin getireceği çıkar savaşlarını düşünsenize!!
Kısacası sevgili okuyucu;
Demokrasinin ne demosu, ne de gerçeği var. Sadece demokrasinin getireceği aydınlıklar ve faydalar olduğunu iddia eden aç gözlü ve güçlü yamyamlar var, hepsi bu.
Hadi gidin işinize bakın!!
GÜNCEL
25 Aralık 2024GENEL
25 Aralık 2024KIBRIS
25 Aralık 2024GÜNDEM
25 Aralık 20243. SAYFA
25 Aralık 20243. SAYFA
25 Aralık 20243. SAYFA
25 Aralık 2024