İyimser açıklamalar yapılıyor ve bu nedenle de dışarısı kalabalıklaşmaya başladı. Mesela geçenlerde Sağlık Bakanı Fahrettin Koca İstiklal Caddesi’nden bir fotoğraf paylaştı. Bu durum nasıl tehlikelere yol açabilir?
“Zaten şu anda virüsle bulaşan vaka sayısının bin, hatta binin altında olması gerekiyordu ama gördüğünüz gibi 2 binlere tırmandı. Bu şekilde devam ederse, özellikle İstanbul gibi büyük metropollerde bu şekilde devam ederse tekrar o 4 bin, 5 binli rakamlara ulaşmak işten bile değil, an meselesi. Tabi hastanelerde birtakım olumlu gelişmeler var, vaka sayısında azalma var ama tedbirlerin sonuna kadar takip edilmesi gerekiyor. Yani vaka sayısı 100’ün altına düşene kadar tedbirleri asla gevşetmemek lazım.”
Bazı uzmanlar, her şey iyiye gitse bile sonbaharda ikinci dalganın geleceğini söylüyorlar. İkinci dalgaya kadar aşı ya da ilaç bulunur mu, bulunursa da bu dalga engellenebilir mi?
“Sonbahara kadar beklemeye gerek yok. Zaten biz bu tedbirleri gevşetelim, mesela bayram var önümüzde, yolları açalım, herkes kucaklaşsın, ikinci dalga gelir zaten. Bu yüzden hiç Eylül, Ekim’i beklemeye gerek yok. Ama yaz aylarında virüsün biraz daha güç kaybedeceğini düşünüyoruz.
Hava sıcaklıklarından dolayı, ondan dolayı yazı biraz daha rahat geçirebiliriz ancak kış ayıyla havaların soğumasıyla birlikte virüsün tekrar gelmesi, insanların eve kapanması veya kapalı ortamlarda çok sayıda insanın bir araya gelmesiyle ikinci pik olabilir ama dediğim gibi o ikinci pik dikkat etmezsek her an olabilir. Virüs dünyadan yok olana kadar, bakın ülkemizden değil, dünyadan yok olana kadar tedbirli davranmaya devam edeceğiz. Aşı için en erken tahmin herhalde bir sene, tahminim önümüzdeki kasım veya aralık ayları gibi olabilir aşı.”
Sağlık çalışanları bu süreçte en çok yorulan kesim oldu. Bu yorgunlukla ikinci dalgaya karşı mücadele edebilirler mi?
“Yani ikinci dalgayı hiç istemeyen grup şu anda biziz. Çünkü sağlık çalışanları gerçekten maksimum bir çaba gösterip bunun sonucunu da alamadıklarını görürlerse hakikaten çok büyük bir üzüntü içine girecekler. Şu anda üç aydan beri yoğun bir tempoda çalışıyoruz, insanlar ailelerini görmüyorlar, ailelerinden uzak bir hayat sürüyorlar, tekrar meydana gelecek bu ikinci dalganın bu şekilde nasıl göğüsleneceği konusunda hakikaten biz de biraz endişeliyiz ama tabi sonuna kadar görevimizin başındayız, elimizden ne geliyorsa yapacağız, bütün sağlık çalışanları da bunun bilincindedir. Ne kadar yorgun da olsak üzerimize düşen görev neyse, ülkemiz için onu yapacağız.”
Ortada bütün dünyayı etkileyen bir virüs var. Bazı uzmanlar artık sonunun geldiğini söylüyorlar bazıları da bunun daha bir başlangıç olduğunu söylüyorlar. Hangisine inanmalıyız?
“Virüs salgınları zaman zaman olur, hazırlıksız yakalanıldığı için dünyayı da etkiler gördüğünüz üzere. Bilim insanları ve şu anki teknoloji bunu alt etmek için yeterli, biraz zamana ihtiyaç var sadece. Evet pek çok kişiyi etkiledi, bütün dünyayı eve hapsetti ama sonuçta bu salgındaki ölüm oranlarına baktığınız zaman en azından ülkemiz için kabul edilebilir bir düzeyde. Bunun hiç olmaması tabi aruz edilen ama kızamık, suçiçeği çıktığında da ölümler görülmüş ancak tabi aşıların geliştirilmesi, etkili ilaçların bulunmasını düşünürsek bunu da alt etmek kolay görünüyor.”
Ülkede pik noktası gerçekleşti mi?
“Tabi ilk etap için gerçekleşti. 5 binli rakamlardan sonra geriye dönmek ve hastanedeki vaka sayılarının düştüğünü gördüğümüzde bunu anlıyoruz.”
Enfeksiyonu ağır geçirmiş hastalar nasıl gözlem altında tutuluyor?
“Yoğun bakım süreci yaşamış, ciddi bir hastalık süreci yaşamış hastaların önümüzdeki süreç içerisinde bazı organlarında ne gibi hastalıkların, hasarların meydana gelebileceğine dair bir bilgimiz yok, bunu ancak takip ederek öğreneceğiz. Bu amaçla zaten İstanbul Tıp Fakültesi bünyesinde de bir İzlem Polikliniği kurduk ve bu hastalığı bir yıl süreyle burada takip edeceğiz.
Bu hastalar taburcu olduktan sonra üçüncü, altıncı, dokuzuncu, on ikinci aylarda bizim bu polikliniğimize başvurmak suretiyle akciğer, böbrek, karaciğer, kalp gibi birtakım organlarına yönelik testler yapılacak. Tabi şikayeti olanlar bu şikayetleri üzerine değerlendirilecekler, olmayanlar da bu organları üzerinde spesifik taramalardan geçecek. Sonuç olarak yeni ve tanımadığımız bir virüs olduğu için ancak bir seneye kadar, nasıl bir etki meydana getirecek, nasıl bir kalıcı hasar meydana getirecek ya da kronik hastalıkların artışına mı yol açacak bunları ancak bu testlerden sonra göreceğiz.”
Virüs, iç organlarda çok büyük hasar bırakıyor mu?
“Sonuçta bir iltihap oluşturuyor, özellikle bağırsaklarda, karaciğerde, kalpte, en fazla akciğerde. Tabi bu iltihabın ileriki dönemlerde hangi mekanizmaları tetikleyeceğini, hangi hastalıkları tetikleyeceğini şu an için bilmiyoruz. Çünkü virüs hastalıkları, viral hastalıklar kendileri hastalık yaptığı gibi, başka hastalıkların da ortaya çıkmasına neden olabiliyorlar. Diyabet gibi birçok hastalığın kökeninde öncesinden geçirilmiş virüs hastalıkları var. Dolayısıyla böyle yaygın bir virüs hastalığı sonrasında nasıl bir tablo ortaya çıkacak, biz de merakla ve endişeyle bekliyoruz açıkçası.”
Bizim tam anlamıyla normalleşme sürecimiz 2021’i bulabilir mi?
“Son virüs yok edilene kadar dünyada normalleşme olmayacak gibi. Bakın Çin bile dördüncü ayda Wuhan’ı yavaş yavaş açmaya başladı. Vaka sayısı sıfır olduğu halde uzun bir süredir, Çin Wuhan’ı açmaya cesaret edemedi çünkü hakikaten en ufak bir hasta, bunu tekrardan alevlendirebilir. Dolayısıyla dünyada son vaka bitene kadar rahat yok diyebiliriz.”
GÜNCEL
21 Aralık 2024GENEL
21 Aralık 2024KIBRIS
21 Aralık 2024GÜNDEM
21 Aralık 20243. SAYFA
21 Aralık 20243. SAYFA
21 Aralık 20243. SAYFA
21 Aralık 2024