DOLAR 32,3258 -0.11%
EURO 34,7595 -0.11%
ALTIN 2.392,41-0,17
BITCOIN 19047681.81816%
Lefkoşa
°

SABAHA KALAN SÜRE


istanbul manzara

istanbul manzara
Kıbrıs’a kırgın Ozan!!

Kıbrıs’a kırgın Ozan!!

ABONE OL
26 Eylül 2021 20:59
Kıbrıs’a kırgın Ozan!!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Kıbrıs’a küs gitti o, müziği sanatı ve Ozanlığı bilinmedi.

“Bağa ırakı getirin” dedi ve gitti..

O bir: “Neşe Dert Aşk’tı”

Kıbrıs’tan bir Neşet Ertaş geçmişti..

Sonsuzluğa göçüşünün yıldönümü anısına.. Büyük ustayla bir anımı anlatayım size.

Radyo gece programında şiir gösterisi yaptığım ve çok ilgi gördüğüm yıllardı.

Ve Neşet ustanın Kıbrısa da gelmesi için elimizden geleni yapmıştık ve geldi de..

Neşed Ertaş, 2002 senesinde, en mahçup tavrıyla Neşe, en duygulu içliliği ile dert ve en yüklü ahvali ile aşkla girmişti Girne Büyük Anadolu Oteline..

Sırtında cakasız bir ceket, içinde fiyakasız bir göynek, bacaklarında tafrasız bir pantolon vardı..

Herkesin ayaklarının turabı olan büyük üstadın ayaklarında sıradan, iki gün önce boyanmış bir kundura vardı..

Gözlükleri 80’li yılların modelinden, geniş çerçeve altın renkli, ssk’nın karşıladığı bir gözlük..
Nefesi her zamanki gibi mey kokuyordu..

Bakışlarında fakir Anadolu halkının masum ve ürkek tavrı.. Duruşunda, endamında ise, müziğine ve müziğine saygı duyanlara amade şeklide bir başı eğiklik..

Elinde tuttuğu tek geçim kaynağı, babasının emaneti saza biat eder bir disiplinle sahnede karşımızdaydı..

Kendine özgü, Anadolu Türkmen şivesi ile selamladı bizi ve şöyle dedi:
“Efendim, herkeşler hoş gelmiş, gögullerinizing hızmatçısı, ayahlarıngızıng turabıyım.. Müsadegizinen ceketimin duuumelerini açabilir miyim?”

First Fm ve Avrasya Fm’in ortaklaşa düzenlediği organizasyonda, onu, müziğini, felsefesini ve Anadolu Tükmen abdal geleneğinin bozlak kültürün ezgisini ve ağırlığını bilenler kadar..

Onun hakkında hiç bir bilgiye, kültüre, müziği hakkında hiç bir öngörüye sahip olmayan; Neşet Ertaş’ı hayatında ilk defa dinleyecek olanlar da hazırda bekliyordu..

Neşet Ertaş ki yaşayan bir efsane, Anadolu Yörük Alevi Türkmen abdal kültürünün en güçlü sesi, en seçkin yorumcusuydu..

Neşet Ertaş, babası Muharrem Ertaş’ın köy köy, belde belde, diyar diyar gezdirip öğreterek eğittiği, gariplik geleneğinin usta abdalıydı.

Bozlak’ların ve Türkü’lerin en içli, en ince ruhlu temsilcisiydi..

Türküleri, bozlakları ve kendi sözlerini yazdığı, besteleyip uyarladığı nice baş yapıt Cem karaca, Barış Manço, Sevda Bağcan ve daha niceleri tarafından seslendirilip yorumlanıyor; ama diğer tarafından Kıbrıs Türk halkı Neşet Ertaş’ı yoğunluk ve çoğunlukla tanımıyor, bilmiyordu,

ben buna kahroluyordum..

O gece, 2002’nin Mayıs ayında, kendine ve babasına ait 7-8 Türkü yorumdan sonra, Büyük Anadolu Otelde toplanan misafirler tarafından bilinmediğinden, tanınmadığından, müziğinin farklılığının algılanmadığından dolayı müziğinin Kıbrıs’ta coşkusuz dinlendiğinden mahcup olup, izin isteyip sahneden ayrıldı..

Hemen, önce sahnesine, sonra da sahne arkası kulisine koştuk,

tek kelime edemiyorduk, çok mahcup olmuştuk, o da konuşmuyordu..

Ne sitem etti, ne kahretti, ne de şimdiki sözde sanatçılar gibi kapris yaptı..

Sadece, müsaade isteyip odasına çekilmek istedi.

Sazı kucağındaydı..

Bizlerle göz göze gelmekten kaçınarak, etrafına bakarak titriyordu..

Sadece “Gardaşlarım, bağa ırakı getirin” deyip. Müsaadesini alıp, elindeki sazı ile asansöre bindi ve odasına çekildi.

İşte o gece, Neşet Ertaş ve muhteşem eserlerini Kuzey Kıbrıs’ta tanıtmak için kendi kendime yemin etmiştim.

O günden sonra 15 yıl boyunca radyo programımda mutlaka onun eserlerine de yer verdim.

Tv gezi kültür programım “Şiirbaz Yolcu”yu onun eserleriyle müziklendirdim. Şiir okumam için hangi sahneye davet alırsam alayım, muhakkak onun hayatından söz edip, onun türküleriyle şiir seslendirdim.

Elimden sadece bu geliyordu.

O gece onu bir daha göremedik. Ertesi gün de adadan ayrıldığını duyduk..
ve o büyük üstat kırgınlığını hiç dile getirmeden çekti gitti ve bu adaya bir kez daha gelmedi..

Neşet Ertaş, 1957 yılının sonunda İstanbul’a gelerek Şen Çalar Plak’ta ilk plağını “Neden Garip Garip Ötersin Bülbül” adı ile babası Muharrem Ertaş’a ait bir türküyle çıkardı. Halk tarafından çok beğenilen bu plağı ardından diğer plak, kaset ve halk konserleri takip eder.

Daha sonra Neşet Ertaş Ankara’ya yerleşir. 1978’de ellerinde oluşan bir rahatsızlık sonucu, enstrüman çalamaz hale gelen Neşet Ertaş, müzisyenlik dışında başka bir meslek sahibi olmadığı için işsiz kalmıştır.

Neşet Ertaş bu dönemde tedavi için Almanya’ya ailesiyle birlikte taşınmıştır. Almanya’da tedavi olduktan sonra Almancı Türklerin uğrak yeri haline gelen mekanlarda çalarak yeniden müziğe dönen Ertaş, çocuklarının eğitimi ve Sazıyla Türkiye’de hak ettiğini alamadığından ötürü 2000 yılına kadar Almanya’da kalır.

Sanatçı, 2000 yılında Türkiye’den, Devlet ve Hükumet yetkililerinden aldığı çok özel ve üst düzey davet neticesinde doğduğu topraklara döner ve İstanbul’da verdiği konserle sahne hayatına geri dönmüş olur.

Demirel zamanında kendisine sunulan ‘devlet sanatçılığı’ ünvanını neden kabul etmediğini anlatırken:

“O dönem Süleyman Demirel Cumhurbaşkanıydı.

Devlet sanatçılığı bana teklif edildi.

Ben, ‘hepimiz bu devletin sanatçısıyız, ayrıca bir devlet sanatçısı sıfatı bana ayrımcılık geliyor’ diyerek teklifi kabul etmedim.

Ben halkın sanatçısı olarak kalırsam benim için en büyük mutluluk bu. Şimdiye kadar devletten bir kuruş almadım, bir tek TBMM tarafından üstün hizmet ödülünü kabul ettim. Onu da bu kültüre hizmet eden ecdadımız adına aldım.” diyerek geri çevirmiştir. Halk bu tavra destek vermiş ve Neşet Ertaş adeta yaşayan bir efsane olmuştur.

Unesco Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi kapsamında yapılan ulusal envanterlerden “Yaşayan İnsan Hazineleri Türkiye Ulusal Envanterine alınarak yaşayan insan hazinesi” kabul edilen Ertaş, 25 Nisan 2011 tarihinde İTÜ Devlet konservatuarı tarafından fahri doktora ödülüne layık görülmüş, bağlamadaki tavrı ve türküleri konservatuarlarda ders olarak okutulmuştur.

Hayatı ve eserleri Doç. Dr. Erol Parlak tarafından iki ciltlik bir kitap halinde yayımlanmıştır.
Bundan iki yıl önce, eserleri Mersin Devlet Senfoni orkestrası tarafından senfonik tarzda yorumlanmıştır.

25 Eylül 2012 tarihinde İzmir’de tedavi gördüğü hastanede ileri evrede prostat kanseri nedeniyle, sessiz ve sakin bir şekilde yaşamını yitirmiştir. Cenazesi doğup büyüdüğü Kırşehir topraklarına defnedilmiştir.

Ruhu şad olsun

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP
300x250r
300x250r

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.